3 Kasım 2010 Çarşamba in

altyazı


Eskişehir’de yaşadığım dönemde türlü zorlukla oluşturmaya başlamıştım arşivimi. Şehre gelişi neredeyse ay sonunu bulan sayılı sayıdaki dergiye ancak birkaç dükkânda ulaşabilmek ve onları da bulamama korkusuyla ayin başlamasıyla başlayan dükkân sahiplerini darlamalarım.

Sahip olduğum tek arşivimin başrol oyuncusu çok sevdiğim altyazı, üniversitede istisnasız her ayin birkaç haftası benimle derslere girerken, bugün benimle işe gelemese de evimizin bas köşesinde yerini aldı.

Yılda 11 sayı, yani yaklaşık 9 yılın emeği ile bu ay dergi 100. sayısını kutluyor.

Bu 100 sayı boyunca hiç renk değiştirmemesi ve seyirci kitlesini belirlerken kullandığı popülerizmden uzak dili sayesinde gerçek sinema izleyicisinin değer verdiği bir dergi halini aldı altyazı. Türk ve Dünya festivallerine, sinemanın bilinmeyen isimlerine, bu ise gönül verenlere de detaylıca yer vererek diğer sinema yayınlarının birçoğundan kendisini ayrı bir yere konumlandırdı. En önemli farklılığı ise vizyondaki filmleri ne sadece vizyonda oldukları için, ne de popüler sinemayı dikkat çekmek adına kullanmaması ile yarattı: gerçekten üzerinde belki de saatlerce düşünülebilecek, tartışılabilecek, yazılabilecek filmler ve yaratıcıları üzerinden içeriğini hazırlayarak, böylelikle sinema sanatı adına kayda değer bir kaynak halini alarak, bu sebepten okuyucuları altyazı arşivi yapmak ihtiyacı duymalarını sağlayarak.

Basta Fırat Yücel olmak üzere sinemayı seven, sinemayla uyuyan ve sinemayla yasayanların yarattığı, kendi tabirleri ile sinemaya tek başına gidenlerin, sinemada uyuyanların, filmlerle aşık olanların, filmlerle çoğalanların dergisi.

Ellerinize sağlık..