Bal
Yumurta süt bal..
Semih Kaplanoğlu’nun son 4 yıla damgasını vuran, Türk sinemasında bolca örneklerini izlemediğimiz üçlemesi. Üçlemeyi Yusuf’un hayatına, çocukluğuna doğru ilerleyen bir zaman çizelgesinde izliyoruz.
Üçlemenin son filmi namı diğer Golden Bear ödüllü Bal’da babası ile olan ilişkisine, yaşamından kesitine, duygularına, hayata şahit oluruz Yusuf’un mimiklerinde. Okumayı sökemeyen, arkadaşları ile iletişim kurmayan, annesi ile dahi konuşmayan Yusuf için varsa yoksa babası vardır. Yusuf rolündeki Bora Altaş öyle bir çocuk oyuncu ki böyle zor ve normal üstü oyunculuk isteyen bir rolde tüm filmi alır götürür. Filmin başarısında Yusuf’un başarının katkısı kaçınılmazdır. Yusuf konuşmadan izleyici hem güldürmeyi hem de derinden etkilemeyi sadece yüzündeki ifadeler ile gerçekleştirmeyi başarabilmiştir.
Filmin geneline baktığımız zaman durağanlığın ve karanlığın zirve yaptığı üçlemenin en zor izlenesi filmi olduğu sonucuna varıyorum. Bal bir Semih Kaplanoğlu klasiğine dönüşerek akamayan hayatlar ve ilerleyemeyen zamanlar üzerinden seyirciye ulaşıyor, türünün örneklerden farklı olarak bunu her biri ayrı güzellikte ki fotoğraf kareleri ile değil de, her biri ayrı ayrı uğraşılmış bir ressamın elinden çıkmış tablo gibi sahneler ile başarıyor. Filmin özellikle ilk yarısında zamana yayılmış kısır konusu, bu sayede seyirciye detaylar üzerinde düşünme, zaman zaman kendi hayatını ele almak yada bu tarz derinliğe inilmese de en basitinden sahnenin derinliklerini, her bir fırça darbesini keşfetmemize yardımcı oluyor. Filmin ardından küçük detaylarda bile kişinin hayatından bulduklarının yanı sıra yüzleşmemize de vesile oluyor.
Acaba bir gün ben de tamamen kendi ürettiklerimiz ile kurulmuş hayatımda , koşturmacadan uzakta, kovadaki suda ayın görüntüsünün böyle etkileyici olduğu bir gecede , alabildiğine yeşil manzaralı camın önündeki sedirde uyuyakalabilir miyim?
Yorum Gönder