Garden State
Zack Braff öyle bir adam ki ilk yönetmenlik denemesi ile ilk uzun metrajlı film senaryosunu filme dönüştürmeyi başarmış, üstüne başrolünde kendisi rol almış, rol arkadaşı olarak da Natalie Portman'ı bu film de oynamaya ikna etmiş. Sonra da bu film Sundance Film Festivali resmi seçkisi olabilirmiş, Independent Spirit'de en iyi film ödülü başta olmak üzere onlarca ödüle layık görülmüş. Sonuç olarak insana iyi gelen bir film çıkmış ortaya.
Sizce de tüm bunlar bir yönetmenin ilk filmi için gerçek birer başarı değil mi?
Kesinlikle hoş vakit geçirmeye birebir bir film olması rağmen izledikten sonra geçip gidemeyen de bir film Garden State.
Andrew'ın annesinin vefatı ile doğduğu yere geri dönüşünü, geçmişi ile olan yüzleşmesini ve dünya tatlısı Sam ile tanışmalarını konu alıyor film, birbirinden farklı detaylarla farklılık yaratarak, her şarkısı özenle seçilmiş o çok başarılı soundtrack’i eşliğinde. Belki de uzun zamandır aradıklarını birkaç gün içinde birbirlerinde keşfeden Andrew ve Sam arasında aşk kaçınılmaz olur. Fakat Andrew’ın ciddiye aldığı hayatına geri dönüş vakti gelmiştir. O noktada Sam’in gözünden düşmeye başlayan damlacıklar devreye girer. Bütün bir film boyunca yüzünüzde aptal bir gülümseme ile izlediğiniz film, birden içinizin sıkılmasına sebep olur. Bu derece basit bir film yavaş yavaş sebebiyet verir sorgulamalara. Tam bu noktada Let Go! ile son nokta konulur.
Film boyunca erkekler içten içe Andrew’da kendilerinden birşeyler bulma yarışına girerler tahminimce yada Sam gibi sempatik bir dişi ile tanışma hayali, ama kaç erkek Andrew’ın aldığı kararları alabilecek kadar cesurdur yada Sam’ine sahip çıkabilir.
Bu hikaye de anca böyle filmlerde kalır.
Yorum Gönder