Bol bol okuduk.. Toplandık durduk.. Tartıştıkça tartıştık.. Sonunda yine elimizde kesin bir plan yoktu. Ne hangi gün hangi şehre ulaşacağımız kesindi, ne de hangi hostellerde kalacağımız. Büyük bir belirsizlik, zaman zaman endişeye yol açan cinsten. Yoksa büyük bir özgürlük müydü bu his? Sadece git.. nereye istersen.. yada ne zaman istersen..
Böyle yolculuklar puzzle gibidir. Her soru işaretini en iyi şekilde çözdükten sonra, bir sonraki evreye geçebildiğin, yavaş yavaş ilerlediğin, ilerlerken yorgunluktan çok haz veren, gün geçtikçe gizemini ve tabi ki yolculuğunla arandaki bağlılığını arttıran bir oyun. Biz oyunumuzda farklı hayatların üzerinden uçup geçmek istemedik. Görerek, tanıyarak, korkarak, kimi zaman çilesini çekerek geçmek istedik farklı insanların arasında farklı topraklardan. Bu sebepten kara yolculuğunu seçtik Mısır’a gitmek için. Günlerce biz oturduk, onlar gaza bastı.

Sıra, günün ağarmasının ardından Ürdünlülerin yardımıyla Akabe’ye yolculukta. Mısır, İsrail ve Kızıl Deniz manzaralı bir hostelde yolculuğun dördüncü gecesinde, her türlü pisliğin içinde dahi olsa sonunda yatakta uyanmanın inanılmaz zevki. Akabe; Ürdün’ün tek limanının, tek sahilinin bulunduğu, son derece gelişmiş, modern Kızıl Deniz’e kıyısı bulunan bir şehir.
Akabe’den yarım saat uzaklıktaki Vadi Rom; kızıl ve sarı

Ve Ürdün’ün en görülesi bölgesi olan Petra Antik Kenti’ni de mutlaka gezi planınıza almalısınız. Bizim çeşitli sebeplerden dolayı Petra’ya uğrayamamız yıllardır içimde kalmış kocaman bir pişmanlık, umarım bi daha ki sefere..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder