Pages

27 Ocak 2011 Perşembe

The Social Network


Oscar’lara sayılı gün kaldığının en büyük habercisi Altın Küre sinema ödülleri geçtiğimiz hafta sahiplerini buldular. Altın Küre’nin en büyük özelliklerinden birisi de şüphesiz ki müstakbel Oscar heykelciklerinin sahiplerinin Altın Küre ile de ödüllendirilmesidir. Yani bu başta en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo gibi heykelciklerden bir kısmı The Social Network’un mu olacaklar?

The Social Network bir David Fincher filmi. Filmografisi düşünüldüğünde büyük merak uyandıran yönetmenlerden biri, bir de konu Facebook gibi günümüz dünyasının en gozde sosyal mecralarından biri olunca heyecanlanmamak elde değildi.

Taa ki filmi izleyene kadar...

Başta Fight Club ya da Seven gibi filmlerin yaratıcısı bir beynin bu senaryoyu okuyup neye dayanarak kabul ettiğini anlamak mümkün değil ya da bu senaryoyu perdeye aktarırken sinematografik açıdan hiç bir değer katılmamasını hayretler içerisinde izlememek. Sonuç olarak oyunculukların hiçbir varlık göstermediği, Justin Timberlake unsurunu da kullanarak aslında hedef kitlesini ele veren, diyalogların peşi sıra klişelerle anlamsızca zenginleştirildiği, Mark’ı gerçeği yansıtmayacak kadar hızlı konuşturarak da seyircisini sarhoş eden hatta zaman zaman irrite eden bir film çıkmış ortaya.

Mark Zuckerberg’in hayatini herhangi farklı bir kaynaktan okunduğunda dahi çok daha fazla ilgi çekebilecekken film ucuz bir popüler kültür ürünü olmaktan öteye gidememesi ise hem film adına hem de bu işin altına imzasını atan David Fincher adına büyük bir başarısızlık gibi görünse de, hiç bir kült filmi ile ulaşmağı noktaya The Social Network ile ulaşması da ayrı bir konu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder